30 Kasım 2009 Pazartesi

Y-YUSUF'U ARARKEN


10.Ocak.1971. Beşiktaş:0 Fenerbahçe:2

Pek koşmuyor. Orta sahadan bir çalımla, çalımlıca ilerliyor. Acelesi yok. Bir daha. Vedat “Bana bana” diye işaret ediyor. Yok, bir daha. Sonra geri dönüyor. İlk geçtiği adam gelmiş, ona bir çalım daha atıyor. Artık başladığı yere gelmiş. Sanlı olmayan saçlarını yoluyor, Vedat artık gülüyor. Soyadı Şen de olsa Yılmaz hariç Fenerliler de gülüyor. Şimdi elleri belinde. Futbolun üzerinde ne varsa kazımış, kalanla ilgili sadece. Sadece oyunla ilgili, oynuyor. Sonra ayağının içiyle düz bir pasla Fener ceza sahasına yakın bir yerdeki Nihat’a gönderiyor topu, ben yoruldum al sen oyna der gibi.
Anderlecht’e gitmedi, barlardan çıkmadı.

S-SARISIZ VE TURUNCUSUZ


Sarısız ve turuncusuz mavi yoktur.

21 Kasım 2009 Cumartesi

T-TINLA, EY KÜÇÜK BAHAR ŞARKISI



"Şarkı, nereden geliyorsun?" "Bahardan geliyorum, menekşelerden. Ve görevim bir gül görürsem şairimin selamını söylemek. Fakat yazı ormanın kırlarında daldığım hulyalarla geçirdim ve şimdi görevimi artık yerine getiremeyeceğim için üzgünüm. Zira şu son güller öyle saklı ve solgun ki, onları selamlamadan yanlarından geçip gidiyorum ve son anda onları fark edip geri döndüğümde solmuş gitmiş oluyorlar. Ve bir gülü daha uzaktan selamlayacak olsam, görüyorum ki, o bir gül değilmiş, renkli, başka, kokmayan bir şeymiş. Ama şimdi acele etmeliyim -orada, çitin yanında." Ve gitti, ona şairinin zaten farklı bir şey beklemediğini söylemeden. Zira o, kaderimizin karşılaştığımız gülü selamlamamak olduğunu, eğer bir şeyi selamlarsak da, bunun bir gül olmadığını bilir.

‘Öncesizliğin ve Sonrasızlığın Işığında An Resimleri’ – Georg Simmel