18 Haziran 2010 Cuma

H-HAKİKAT DAHA DERİNDE


"Hayır, hayır! Sandığın gibi değil."

Anonim Yeşilçam

G-GÖRÜNTÜ VE SES AYARI


Tanrım, bu resim... Bu resim...

...

Bu ses... Bu ses... Olamaz, git... Git buradan...

Anonim Yeşilçam

S-SEVSEN DE SEVMESEN DE


Kürşat Çavuş (Kadir İnanır oynuyor):Beni sevdiğini söyle.
Gülçiçek (Serpil Çakmaklı oynuyor):Sevmiyorum.
Şakkk! Sevdiğini söylemiyor diye bir tokat patlatır Kürşat.
Kürşat:Beni sevdiğini söyle.
Gülçiçek:Sevmiyorum.
Şakkk! İkinci tokat.
Kürşat:Beni sevdiğini söyle.
Gülçiçek:Sevmiyorum.
Şakkk! Üçüncü tokat.
Kürşat:Beni sevdiğini söyle.
Gülçiçek:Sevmiyorum.
Şakkk! Dördüncü tokat.
Kürşat:Beni sevdiğini söyle.
Gülçiçek:Sevmiyorum.
Şakkk! Beşinci tokat.
Kürşat:Beni sevdiğini söyle.
Gülçiçek:Seviyorum.
Kürşat:Yalaaaaaaaan!!!
Şakkk! Altıncı. Bu sefer de sevdiği için.



'Tomruk', Şerif Gören, 1982

17 Haziran 2010 Perşembe

A-AZALAN VERİM YASASI



"We're a generation of men raised by women. I'm wondering if another woman is really the answer we need."

Tyler Durden (Brad Pitt oynuyor)



'Fight Club', David Fincher, 1999

16 Haziran 2010 Çarşamba

C-COOL
















“Son sözleri neydi?” (Gazeteci, Lauren Bacall’a ölmeden önce Boogie’nin en son ne dediğini soruyor).
“Asla scotch’tan martiniye geçiş yapmamalıydım.”

K-KARIŞTIRMA!


"Bana bir Votka Martini, çalkala ama karıştırma."

James Bond (Sean Connery oynuyor)

'007 James Bond- Dr. No', Terence Young, 1962

N-NE SORUYORSUN O ZAMAN!




"If my answers frighten you then you should cease asking scary questions."

Jules Winnfield (Samuel L. Jackson oynuyor)


'Pulp Fiction', Quentin Tarantino, 1994

K-KİM KOVALIYOR, KİM KAÇIYOR?


Leonard Shelby (Guy Ritchie oynuyor) hafızasını yitirdiğinden ha bire oraya buraya notlar yazıp duruyor, kim olduğunu, ne yaptığını (hiç olmazsa dün) hatırlasın diye. Bir sahnede tren vagonlarının yanında koşmakta. Niye koştuğunu bilmiyoruz ama. Sonra birden duruyor ve kendi kendine soruyor: “Niye koşuyorum ben?"
Derken vagonların öte tarafında bir adamın daha koştuğunu fark ediyor. “Hmmm” diyor, “demek ki bu adamı kovalıyorum.”
Kovalamaya devam ediyor adamı, adam bir tarafında vagonların, Shelby diğer tarafında. Derken vagonlar bitiyor ve adamla yüz yüze geliyorlar. Adam silahını çıkarıp Shelby’ye doğrultuyor.
“Ha siktir”,diyor Shelby, “meğer adam beni kovalıyormuş.”

'Memento', Guy Ritchie, 2000

15 Haziran 2010 Salı

A-ASLINDA ŞU AN ORADAYIM




Mystery Man: We've met before, haven't we.
Fred Madison: I don't think so. Where was it you think we met?
Mystery Man: At your house. Don't you remember?
Fred Madison: No. No, I don't. Are you sure?
Mystery Man: Of course. As a matter of fact, I'm there right now.
Fred Madison: What do you mean? You're where right now?
Mystery Man: At your house.
Fred Madison: That's fucking crazy, man.
Mystery Man: Call me. Dial your number. Go ahead.
Mystery Man: I told you I was here.
Fred Madison: How'd you do that?
Mystery Man: Ask me.
Fred Madison: How did you get inside my house?
Mystery Man: You invited me. It is not my custom to go where I am not wanted.
Fred Madison: Who are you?
Mystery Man: Give me back my phone.
Mystery Man: It's been a pleasure talking to you.


'Lost Highway', David Lynch, 1997

İ-İNSAN KAÇA AYRILABİLİR

1-ARABANIN ARKA KOLTUĞUNDAN EL SALLAYANLAR

a-Sol elinin serçe parmağında ying-yang forever young yüzüğü taşıyanlar

b-Şoföre ben sağda kaliim (Bursalı Arnavut muhacir ağzından) diyenler



















c-Tatilde a do tvanna holidey yinnnne san’ı dinleyenler

2-DİŞLERİNİ SIKMAKTAN AĞZI KAN İÇİNDE UYANANLAR

a-Arada mobidikler, orkalar, filippırlar, nemolar, kaptan nemolar, kaptan sütubinkler, sütuırt gırencırlar olsa bile misal olarak rüyalarında baktıkları kuyunun ne bakıyorsun ulan, niçe miyim ben epizodunu aynı anda görenler (GMT hesaba katılmaz)

b-b şıkkı için söyleyecek bişeyi (icat edilmiş bişey olarak bişey) olmayanlar















c-HAH!HAH!HAH!

i-Hmmmmmmmmm

1-Hhmmmmm

2-Hhhmmm

3-Hhhhm

4-Hhhh






















ii-Mmmmmmmm

1-mMMMM

2-mmMMM

3-mMMMM

4-MMMMM

iii-Mmmmmm

1-MmMmMm

2-mMmMmM

iv-Mmmm

1-M

2-m

v-Mm

1-MM

2-BB


















d-Keşke (Osmanlı mutfağından bir tatlı) burada (arada (arada kalmışlık, sınıfta kalmışlık, bkz.: 1b), sırada (sırayı çekince boşlukta kaldım (doğa boşluk kabul etmez (beni niye kabul etti?), biletçi de kabul etmez, boşlukları dolduralım) ve burnumu çekilen sıranın kenarına vurdum, kırıldı ama doktora gitmedim, sonra böyle boksör burnu gibi kemikli oldu, koku hassalarım azaldı tabii ama yine de parfümden hoşlanmam, hemen anlarım, gerçek kokunun adını ben koydum, merak edersen söylerim), nerede) olsaydın (…… (noktalı yere uygun bir nehir roman yazınız), ol!!!!).






















3-SOKAK FENERİNDE KRAVAT OLMAK İSTEYENLER


a-Fenerde sokak olmak isteyenler

i-Dar sokakta yürüyenler

ii-Yürürken daralanlar
















b-Olmakta kravatı ters bağlayanlar

c-İstemekte fenerle sokağı yakanlar

4-İNSANLARI 4’E AYIRANLAR

a-4’ün a’sını 3’e ayıranlar

i-4-a-i’den bir adet ii çıkarmakta zorlananlar

ii-Türk kahvesini taşıranlar (cezve de yandı yine!)

iii-Bilmiyorum, hiçbir zaman bilemedim.






















1-Anlamıyorum

2-Anlamak istemiyorum

3-Anlatmıyorum (ısrar etmeyin)

4-Anlatmak istemiyorum

















b-4’ün b’sini 4’e ayıranlar

c-4’ün c’sini öylece yalnızlığa terk edenler

1-Yalnız kalmak isteyen c’ler

2-Yalnız bırakılmayan c’ler

14 Haziran 2010 Pazartesi

S-SOKAK FENERİ



"bekleme beni bu akşam
çünkü ak ve kara olacak gece"


Gerard de Nerval

13 Haziran 2010 Pazar

R-RUH






















Ruh, homo-sapiens bugünişteneoldubiliyormusundan, karımkocamsevgilimden, benbenbenbenbenden söz ettiğinde; kazanmayacaksamniye, tutumluolmaklazımtutumlu, bizimoğlançokyetenekli dediğinde kaçıp giden, arazi olan, saklanacak yer arayan şeydir.

12 Haziran 2010 Cumartesi

N-NEFT YAĞI



Lat. Oleum Terebinthinae
Alm. Naphtaöl
İng. Turpentine
Fr. Essence de térébenthine
Tr. Galeyan
Tat. (Tatarca) Petrol

Neft yağı çam ağacından çıkarılan bir sıvı olup boya sanayiinde ve resimde yağlı boyaların inceltilmesinde ve fırçaların yıkanmasında kullanılır. Neft yağı içinde reçine ya da en iyisi sakız, 1:2 oranında eritilir ve içine bir miktar haşhaş yağı konularak resim için iyi bir inceltici yapılır. Haricen romatizma ağrılarını giderici ve saçları besleyici olarak kullanılır
Antik Yunan'da koşucular doping maddesi olarak kullanmıştır. Rüyada neft yağı görmek, hayırsız, zina eden bir kadına delalet eder.
Galenos neft yağının olup olmadık yere, özellikle insan bedeninin şefkate muhtaç bölgelerine tatbik edilmesine karşı çıkmıştır.

Lütfen küçük adımlarla yürüyünüz.

U-UYKUDA MISIN?

T-TELEFON, MAIL, CHAT, VS.


Eskiden mektup, telgraf falan da vardı (Epeyce bir şarkısı, şiiri de var. Acaba mail, chat vs. üzerine romantik şarkılar besteleyen, hisli şiirler yazan var mı. Yoksa bunların doğaları şarkıya, şiire gelmez mi? Sadece parodisi mi yapılır acaba?); ama fark etmez. Hepsinin söylediği aynı: Burada yoksun. Burada yoksun, o yüzden telefonla konuşuyoruz. Burada yoksun, o yüzden sana yazıyorum... Neredeyse bütün iletişim bir ölünün ardından tutulan yasa benziyor.

Y-YAZI


Platon ‘Phaidros’ta “yazı”yı yargılar ve mahkûm eder “söz”ün karşısında. Malum, Platon’un diyaloglarında çoğu kez konuşanlardan biri Sokrates’tir. ‘Phaidros’ta da yargılayıcı Sokrates’tir, hiç yazmamış, sadece konuşmuş, anlatmış olan Sokrates. Bunu nereden biliyoruz? Platon'un ‘Phaidros’undan. Platon yazdı çünkü.

6 Haziran 2010 Pazar

Y-YAZIK TABİİ


KYTHİRA’YA YOLCULUK

Yazık! İçindeymiş gibi kalın bir kefenin,
Bir başka benzetişte saklamıştım kalbimi.

Charles Baudelaire, "Les Fleurs du Mal" (Kötülük Çiçekleri),1857

O-ORADAYIM VE BURADAYIM














1 Haziran 2010 Salı

S-SSSSSSSSSEZGİ

DELEUZE’ÜN BERGSON’U



Epikuros'tan Lukretius'a, Spinoza'dan Nietzsche'ye "yaşamı olumlayan", "sevinçli" felsefe geleneğinin 20. yüzyıldaki en önemli temsilcisi Gilles Deleuze'ün, bu geleneğin bir başka önemli filozofu olan Henri Bergson üzerine yazdığı erken dönem monografilerinden 'Bergsonculuk'...


Bir el kitabı değil‘Bergsonculuk’, tıpkı Deleuze’ün diğer monografileri gibi aynı zamanda bir ‘Bergson’a giriş’ kitabı olarak okunsa da asıl, Deleuze’ün kendi felsefesini oluştururken kullandığı "kavramsal bir alet kutusu". Peki bu alet kutusunda neler var, Deleuze'nin işine yarayan?

Felix Guattari'yle ortak çalışmaları 'Felsefe Nedir'de, felsefenin asıl işinin "kavram yaratmak" olduğunu söylüyordu Deleuze, bu işin günümüzde reklamcılara bırakıldığını belirterek. Ve zaten buna uygun olarak da kavramları icat etti. Evet ama bir kavram icat etmek ne demektir? Birtakım adamlar (filozoflar) dünyanın bütün dertlerinden muaf, tefekkürre dalarak spekülatif konular üzerine icat mı çıkarırlar. Tabii ki böyle hafife alınamaz Platon'un "idea"sı, Hegel'in "geist"ı ama Deleuze'ün temel dertlerinden biri kavramla yaşam arasındaki mesafeyi aşmak, düşünceyle olayın birleştiğini göstermek olduğu için, ortak problemlere sahip bir başka filozofa, Bergson'a [da] gitmiştir kavram icat ederken.


Bergson'un 'yöntemsel sezgi'si


'Sezgi' ilk elden mistik çağrışımlar yapan, rastlantısal bir yaşantı gibi duruyor. Günlük kullanımı böyle olsa da Deleuze'ün Bergson'un yöntemsel sezgisinin anlaşılmasında yaptığı önemli katkılardan biri, bunun böyle olmadığı 'sezgi'nin "dolaysız olana, içsel farka ulaşmanın yöntemi" olduğudur. Bergson "bu" dünyanın iletilebilir felsefi bilgisine ulaşmayı ister.


Bunun için kavramların "kesinliği"ne ihtiyaç duyar. Yani nesnesine uygun kavramlar. Bu önemli bir nokta, çünkü felsefe tarihi ana eğilim olarak, yanlışlanamayan, tutarlı önermelerle kurulmuş ama yaşamın gerçekliğini elinden kaçırmış ölü kavramlar deposudur. Bu anlamıyla Deleuze'ün felsefe tarihi okuması tıpkı Bergson gibi kavramların soyutluğuna ilişkin bir eleştiriyi aşar ve genel olarak sistemci felsefe eleştirisine varır. Bergson'un ulaşmak istediği felsefi bilginin kesinliğinin, sistemci felsefenin 'çokluk'u, 'fark'ı, 'virtüellik'i ("önceden belirlenmemiş güç…") dışlayan yapısıyla olanaksız olduğunun farkındadır Deleuze.
Özetlemek gerekirse Deleuze’ün Bergsonculuğu:
“Varlığı statik değil dinamik kavramlarla ele almaya dayanır.
Ontolojiyle etiğin örtüşmesini gerektirir.
Felsefenin bilimle ilişkisini önemser.
Sözcüğün dar anlamıyla politik değildir, ama politikanın ufku üzerine düşünmemizi sağlar.
Her şeyden önce, dünyayı unutmaya dayalı umutsuz felsefelere karşı yaşamla kavramı birleştirmeye yönelen sevinçli felsefeler yaratmaya çağrıdır.”


‘Bergsonculuk’un İngilizce baskısına sonsözde ‘Bergson’a dönüş’ün “onun girişimini, bugün, yaşamın ve toplumun dönüşümleriyle ilişki içinde, bilimdeki dönüşümlerle bağlantılı olarak yeniden ele almak ve sürdürmek anlamına gel[diğini]” söylerken Deleuze, sanki bizim de Deleuze’e “gidişimizin” temel saiklerinin ne olması gerektiğine dair bir şeyler de söylüyor. Sanırım bunun yolu onun Spinoza’yı, Leibniz’i, Hume’u, Foucault’yu, Nietzsche’yi ve diğerlerini okuduğu gibi okumaktan geçiyor. Lyotard’ın , ölümünden sonra Deleuze’e atfen söylediği gibi: “Çalmak için okumak.”




Nisan 2004

O-ORİJİNAL


İşte tam buradayken, tam bu halde biyerdeyim. Tek biyerde değil, seri halinde çokbiyerde. Seriyal ego... Kopya... Kopyanın kopyası... Kopyanın kopyasının kopyası… Her bir kopya orijinalden uzaklaştıkça daha hakiki. Bir deftere el yazısıyla ‘Geçmiş Zaman Peşinde’yi yazın, sadece ‘Swannların Tarafı’ da olsa yeter; hangisi daha hakiki. Ben, mümkün olan benlerden sadece biriyim. Ben buradayım kopyalarım, siz neredesiniz?