26 Kasım 2010 Cuma

V-VİCDAN AZABI


Winchester deyince, western seyretmiş, çizgi roman okumuş olanlar o fiyakalı tüfeği bilir. Oliver Winchester’ın icadı, Amerikan İç Savaşı’nda, Kızılderili soykırımında başrol oyuncusudur. Sarah Pardee ise 23 yaşında Winchester’ın oğlu William’la evlenen genç bir kadın. Kocası öldükten sonra 20 milyon dolarlık bir servetin sahibi olmuş Sarah. Epeyce kanlı bir para. Vaktiyle küçük kızını da kaybetmiş olan Sarah, kocasının ölümünden sonra ne yapacağını bilememiş bu parayı. Bir ihtimal başında bir uğursuzluk olduğuna hükmettiğinden, asıl olarak da kayınpederinin ve kocasının pek de yüklenmedikleri vicdan azabının yükünden ne yapayım, ne edeyim derken dengesini de epey kaybetmiş. Falcılara, medyumlara başvurmuş. Demişler ki: Bu tüfeklerden çıkan kurşunlardan ölenlerin huzura kavuşması için “odalar” yaptıracaksın. Hiçe sayılan vücutlarının ruhunu kurtarmak için kendilerinin olacağı odalar. (Medyumların Virginia Woolf okudukları düşünülebilir).

Bunun üzerine Sarah, San Jose’de 80 hektarlık bir araziye, 83 yaşında ölene dek durmadan yaptırıp yıktırdığı bir daha yaptırıp bir daha yıktırdığı 160 odalı, 110 pencereli, 47 bacalı bir “yapı” inşa ettirmiş, hiçbir yere çıkmayan merdivenleri, hiçbir yere çıkmayan kapıları olan. Sarah’nın ruhlarla yemek yediği, dans ettiği, seviştiği bu “ev” bugün Amerikan kültürüne dahil edilmiş eksantrik bir yapı olarak değerlendiriliyor.

Vicdansız dünyanın kaybolmuş bir ruhu ruhlarla karışırken bize bir sanat yapıtı kalmış, isteyenin gidip ziyaret edebildiği.

Vicdan azabı, “bizim benzerimiz olduğunu hayal ettiğimiz bir başkasının başına gelen bir kötülüğün fikriyle birlikte olan bir kederdir.” Çoğu zaman hiçbir işe yaramaz çektiğimiz azap. Ne azap çeken ne de “bir başkası” için… Yalnızca vicdanlı ruhlara dayatılabilir vicdan azabı ve vicdan azabının yazdırdığı romanlar, şiirler, yaptırdığı resimler, besteler acı çekeni iyileştirmez.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder