2 Eylül 2009 Çarşamba

O-OKUL



Teneffüs zili çalmış ama onların umurlarında değil. Gazoz kapağının top niyetine kullanıldığı –kenarları tırtıklı da olsa dairesel olması yetiyor herhalde- maç bitmemiş henüz. Bu henüzün sonu ne olmalı ki, teneffüs zilinin çalması değilse. Terin enseden inişiyle başlayan hafif kaşınma belki de. Neyse, sonunda biri akıl ediyor; koşturarak, korkarak, kapıyı tıkırdatarak sınıfa giriyorlar. 1. sınıflar ya, disipline olamadılar daha, öğretmen de bunu biliyor. Tahtanın (karatahta…) önüne diziyor onları, İstanbul Hatırası gibi, unutmasınlar diye. Eller açılıyor, serçe parmak çok korkmuş, seğiriyor, şak! Soba sıcaktır ve sobaya dokunursan elin yanar. Bunu öğrenmelerinin üzerinden o kadar da çok zaman geçmedi. Koşarken düşünce, avuçlar yere çarparsa biraz yanmış gibi olur. Bunu biraz daha yakın zamanda öğrendiler. Şimdi bir cetvelin nasıl eli yakabildiğini öğreniyorlar. Canları yanıyor… Sıra sonuncuya geldiğinde birincinin eli sızlama aşamasında. Sana bir şey olursa içim sızların ne demek olduğunu bilmiyor, o daha sonra, şimdi eli sızlıyor. Bir daha yapacaklar mı, geç kalacaklar mı, öğretmenden sonra, ders başlamışken… Kalıp olarak soru cümlesinin bazen soru cümlesi olmadığını öğrenmişler. Oysa bu soruydu ve cevap vermemek yanlış cevaptan da kötü bir şey. Şimdi parmak uçları bir araya toplandı. Serçe parmak çok korkuyor ama güvenli bir yerde değil, üstelik bütün sınıf ona bakıyor ve henüz bütün sınıf serçe parmak sana bir şey olursa içim sızlar demeyi bilmiyor. Artık hepsi ağlıyor. Ama… Biri diyor ki öğretmenim (iyelik ekiyle‘öğretmenim’) canım çok yandı ve seni anneme söyleyeceğim. Doğrusu ve yok, ama seni, sizi değil. Öğretmen buna gülebilir, gülmüyor… Saçından tutup kafasını tahtaya (karatahta) vuruyor. Bir kere de kuzeni itmiş, kafasını kapıya vurmuştu. Annesine söylemiyor. Kendini asmadan önce sakal tıraşı olmak gibi kolalı yakasını, ütülü önlüğünü giyiyor. Elinde sefertası, sırtında çantası okulun yanındaki caminin avlusunda bekliyor saat on ikiye kadar. Sonra eve dönüyor. Ertesi gün cami avlusuna alışıyor, ama üçüncü gün olmuyor. Annesi niye okula gitmediğini soruyor. Üçüncü gün ikinci dersin yarısında koridordan sesler geliyor. Biri bağırıyor. Sonra biri kapıyı çalmadan içeri giriyor. Öğretmene diğer çocukların duymaması gereken çok kötü küfürler ediyor. Öğretmenin serçe parmağı korkuyor olabilir. Sonra başka öğretmenler geliyor. Lütfen diyorlar. Lütfen iyi bir şey ama küfürler daha iyi. Okul bitti.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder