10 Mart 2010 Çarşamba

S-S.İ.N.İ.K.



Hiçbir zaman bön bön bakmaz. Parıldayan bir zekâsı vardır çünkü (“Ey yüce yıldız! Ne işe yarardı mutluluğun, bu ışık saçtıkların olmasaydı!”). Komiklik (“durum komedisi”) yapmaz, espri (ruh, ince ruh, ince zekâ) yapar; var olan diğer meziyetlerinden ziyade “akıl”ını göstermek ister çünkü. Her şeyde küçümsenecek bir yan bulabilir (küçümseyen özne > küçümsenen özne). Gerçekliği (Gerçek: İnsan bilincinden bağımsız, somut ve nesnel olarak var olan her şey. Osmanlıca:Vaki, Şen’i. Etimolojisi: Hint-Avrupa dillerinde mal ve mülkiyet anlamlarına gelen “re” kökünden türetilmiştir. Önce Sanskritçe’ye “zenginlik” anlamında “ram” sözcüğüyle geçen bu kök, sonra da Latince’ye mal ve şey anlamlarına gelen “res”, isim halinde “rem” sözcüğüyle geçmiştir. Türkçe’de: Kir/gir-ger kökünden, kirçek-girçek/gerçek olarak türetilmiş olup, ”söz verme”, “ant içme” , “bağlanma”, “uyuşma”, ”birleşme” ve “ortaya çıkma” anlamlarını içerir.) kavrama yeteneği gelişkindir ama hep eleştirel bir mesafeyle yaklaşır. Hem gerçekliğe hem de kendi gerçekliğine… Fakat bu kavrayıştan çıkardığı sonucun icabını yapmaz, yapmaya muktedir değildir, yapamamanın da mutsuzluğunu taşır. Dağılmama endişesiyle dağıtır. Küçük soğuk usturasıyla (Ockham’ınki değil) oraya buraya çizikler atarak dağıtır, parçalar.

Eskiden edebi bir karakterdi, şimdi reklam yıldızı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder