18 Ekim 2010 Pazartesi

H-HAPİSHANE


Kapıyı itip duruyorsun odadan çıkmak için. Açılmıyor. Dönüp duruyorsun odanın içinde sıkılarak, oflayıp puflayarak. Tekrar deniyorsun, daha bir güçle. Olmadı, bir omuz atıyorsun, belki kırılır diye. Yok, bana mısın demiyor (“Masa” gibi). Öfkeden duvarları tekmeliyorsun, pencereye gidip, atsam şurdan kendimi de kurtulsam diyorsun. Sonra, ertesi gün oluyor ve başlıyorsun yine zorlamaya. Çıkmak lazım, gitmek lazım, özgür olmak istiyorsun; hayat kaçıyor. (“kaçan kovalanır” hesabı). Tabii bir ertesi gün ve onun ertesi günleri de var. Bastiani Kalesi gibi, çıkmak o kadar kolay değil.

Çıkmak için, kilitli olmadığını anlamak için çekmek yerine itmeye çalışıyorsan o oda hapistir zaten. Ve bu mesel de zekânın önemine dair değil yalınlıkla ilgilidir. Zekâyı çok önemsiyorsan eğer aklın bir hapistir. Tünel kazmalı, en derine. Ya da…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder