18 Nisan 2010 Pazar

O-OROSPU ÇOCUĞU

Pencerenin önündeki, korkulukla kapatılmış boşlukta oturuyor çocuk. Beş altı yaşlarında falan. Kolonyayla ıslatılıp sola doğru taranmış saçları –ki erkek çocukların saçları sağa doğru taranır, temiz gömleği ve kısa pantolonuyla gezmeye giden çocuk
mahzunluğu var üzerinde.

Sokağın karşısındaki evin penceresinde patlak gözlü genç bir adam, kamyonun kasasına resmedilmiş manzaraya dikmiş gözlerini, parlak turuncu güneşe bakıyor. Güneş adamın bakışını delmiş, sadece elindeki sigarayı ağzına götürdüğünde onun yaşayan bir şey olduğunu anlıyor çocuk.

Sıkıldım. Tamam oğlum, tamam. Rimel, far, allık, ruj, saçlara fısfıs, tırnaklar sabahtan ojeli. Ucuzluktan alınmış hepsi. Bir tek kırmızı makyaj çantası Almanya’dan gelmiş, oranın ucuzluğundan. Dalgalandım da duruldum, koştum ardından yoruldum. Sıkıldım. Tamam oğlum, hadi.

Küçük havuzda gazoz kapağını yüzdürüyor. Sinemada şöyle olur: Bir düğmenin ayrıntı çekimini büyük insanlar, hmmm şimdi sinemadayız, kamera diye bir şey var diye seyreder. Küçük insanlar ise Güliver Cüceler Ülkesinde. Gazoz kapağı havuzun kenarından çarpa çarpa gidiyor. Masada semaver var. Kadın sigara içiyor. Arada yoldan geçen adamların bakışları kadına takılıyor. Kadın troleybüsü seyrediyor. Hayvanat bahçesindeki bir hayvana benzetiyor adının aklına gelmediği. Elektrikler kesilmese bari. 22: Eminönü-Bebek. Ömrüm seni sevmekle nihayet bulacaktır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder