4 Ekim 2009 Pazar

D-DİYALOGLAR - 3


3. PINARKLEİTOS YA DA PATLAYAN YOĞUN BİLYENİN MACERASI

PINARKLEİTOS: Patates püresi yiyebiliriz, soğanlı ve baharatlı olması daha makbuldür. Sonra, Eric Satie’nin ‘Gnossienne’lerini dinleyebilir ya da saksıdaki çiçekleri koklayabiliriz. Böyle devam eder.

CENGİTAGORAS: Dünyayla ilk temas yolu: Duyulur algı. Peki Pınarkleitos dinlediğin müziği tasavvur edebilir misin? Ya da patates püresi yemediğin halde patates püresini?..

PINARKLEİTOS: Sanırım bendeki etkilerinin gücüne göre daha yoğun veya daha az yoğun olmak şartıyla tasavvur edebilirim. Ayrıca hayal gücüm de geniştir, ne bileyim gitmediğim bir yeri de tasavvur edebilirim.

CENGİTAGORAS: Yani ortada patates püresi olmadığı halde patates püresinin tadını tasavvur edebiliyorsun, öyle mi Pınarkleitos?

PINARKLEİTOS: Eee, evet… Buradan patates püresiyle benim aynı şey olduğumuz ve bu yüzden kendi kendimin bilincine vâkıf olduğumu söylemeyeceksin herhalde.

CENGİTAGORAS: Aslında bu doğru, patates püresini yerken kendini yiyorsun bir anlamda. Zaten “Kendini yiyip bitirdin” diye bir söz de var. Yani “Hepimiz yamyamız” diyebiliriz; ama
her ikinizin bireyliklerinin göreli olarak sabitlendiği düşünülürse buraya takılmamak gerekli. Asıl önemli nokta olmayan bir patates püresini tasavvur edebilmen.

PINARKLEİTOS: Patates püresi idesi?..

CENGİTAGORAS: “Fikir” mânâsında evet, ama vücudumlu bildiğim patates püresinin dışında “hakiki” patates püresinin idesi değil. “Bir vücutla ne yapılabilir?” sorusu bizi nasıl oldu da ‘patates püresi fikri’ne getirdi?

PINARKLEİTOS: Karnımız acıktı herhalde. Ya da patates püresinin vücudu benim vücudumla birleşmek istiyor(!) Veya kendimizden vazgeçip birbirimizde erimek istiyoruz (!) Heh heh! Ne diyorsun Cengitagoras, felsefe yapmayı öğrendim mi?

CENGİTAGORAS: Kendine upuygun tarzda, sulandırarak da olsa temel noktalara temas ediyorsun Pınarkleitos. Aşk mevzuuna sonra geleceğiz, önce “Bir fikir nedir?” sorusuna bakalım: Evrenin sınırlı ama sonsuz olduğunu söylemiştik. Bir teoriye göre bu sınır, ilk başta, düşünebileceğimiz en yoğun maddeden milyonlarca kat yoğunluktaki neredeyse küçük bir bilye parçasının sınırıydı. O yoğunluk, kendi göreli kararlığında sabitlenip kendini açtı. Ya da patladı.

PINARKLEİTOS: ‘Big Bang’, ‘Tinin kendini açması’ ya da Allah’ın peşinde 20 bin fersah!

CENGİTAGORAS: Üçüncü seçenekten başlarsak, Allah’ı karıştırmamakta fayda var derim Pınarkleitos. Kurumsallaşmış dinle işimiz yok. Ama pekâlâ da ezeli-ebedi bir varoluştan söz edebiliriz. Yani ‘sınırsız’ ve ‘sonsuz’. İkinci seçeneğin sırf uyuzluk yapma dürtülerine engel olamamanla ilgili olduğunu düşünüyorum.

PINARKLEİTOS: Estağfurullah Cengitagoras, fakat niye bu Hegel’e bu kadar düşmansın bunu da anlamıyorum şahsen.

CENGİTAGORAS: Nietzsche, "Eylem kudretiniz ne, tüm bizi kedere bulamak isteyen iktidarlara karşı?" derken, o iktidarların felsefedeki köşe başını tutan adamdır Hegel. Oysa biz çok mutsuzuz ve mutlu olmak istiyoruz. Öyle değil mi Pınarkleitos?

PINARKLEİTOS: Mut-lu ol-mak varrrr-ken bu dün-ya-daaa, ge-ce-ler…

CENGİTAGORAS: Sesin de fena değilmiş Pınarkleitos, müellif olacağına hanende olmayı denesen belki de polis için daha faydalı olacak. Aristophanes’in son oyununda sana bir rol ayarlayabilirim.

PINARKLEİTOS: “İstemem, eksik olsun!” Biz Big Bang’den devam edelim.

CENGİTAGORAS: Pekâlâ. İşte o, kendi göreli kararlığında sabitlenip kendini açan ya da patlayan yoğunluğun kendine içkin bir fikri vardı. Yani evrenin ötesinde, altında, üstünde değil bilakis kendinde bir fikri vardı. Tabii ki milyarlarca yıl sonra oluşan yıldızların, gezegenlerin, inorganik ve organik maddelerin ezcümle canlı-cansız tüm varlıkların kendilerine içkin fikirleri vardır. Demem o ki Pınarkleitos, o giydiğin ‘bakkala çıkmış varoş kızı’ kreasyonuna ait elbisenin fikri ile senin en derin edebi fikirlerinin ‘fikir’ olmak babında birbirinden hiçbir üstünlüğünüz yok.

PINARKLEİTOS: Olympos’un bütün tanrıları seni… E mi Cengitagoras!

CENGİTAGORAS: Lütfen Pınarkleitos, sinirlenmene gerek yok, ayrıca böyle cinsiyetçi ifadeler de hiç hoş değil.

PINARKLEİTOS: Tamam, devam et.

CENGİTAGORAS: Sözümü bitirmeme izin verseydin, fikirlerin, ‘kudretleri’ açısından farkları olduğunu ve tabii ki urbalarının fikrinin ‘Pınarkleitos fikri’nden ve Pınarkleitos’un edebi fikirlerinden daha az kudretli olduğunu da söyleyecektim.

PINARKLEİTOS: Fikirlerin kudreti?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder