7 Ekim 2009 Çarşamba

D-DİYALOGLAR - 5


5. PINARKLEİTOS YA DA ALLAHINA KADAR FELSEFE


CENGİTAGORAS: Bir kere felsefi bir kanıtlama olarak Tanrı’dan söz etmiyoruz. O yoğun küçük bilyenin öncesi ve sonrasında var olan, zorunlu olarak var olan bir Tanrı… Sonsuz , bölünemez, biricik… Başlamadığı için bitmeyen. Güzel ya da çirkin, iyi ya da kötü değil. Oluş halinde…

PINARKLEİTOS: Oluş halindeyse mutlaklığından söz edemeyiz öyle değil mi?

CENGİTAGORAS: Göreli olarak mutlak. Ya da “mutlak olmamalığı” göreli. Oluş halinin her bir ânında göreli olarak… Ama bunu da doğrusal bir zaman mevhumuna göre düşünmemek gerek. 1 milyon yıl öncesine göre şimdi “daha” mutlak değil. Eğer mutlaklığı en yetkin düzeyde de olsa “bitmiş olmaklığı” ile ilgili olsaydı yeterince kudretli bir fikir olmazdı Tanrı. Zaten önemli olan da mutlaklığı değil oluş halinde olması. Ve tabii ki üretim halinde, sonsuz bir üretim…

PINARKLEİTOS: Tanrı’nın post-fordist üretim biçimi, keh keh! Çalışkan Tanrı…

CENGİTAGORAS: Ne yazık ki çarpılırsın diyemiyorum Pınarkleitos. Oysa Tanrı’nın bu zorunlu üretimi “Nasıl mutlu olacağız?” sorumuzla çok bağlı. Kendiliğinden ve zorunlu olarak üretmek demek “aktif” olmak demektir. Tanrı’nın doğası aktiftir. Bu aktiflik de onun yayılmasının, açılmasının koşuludur. Tam olarak söylemek gerekirse “kendi doğasını doğalaması” ancak aktif olmasıyla mümkündür.

PINARKLEİTOS: Bu “kendi doğasını doğalaması”nı pek anlamadım.

CENGİTAGORAS: Felsefi spekülasyon yapmadığımıza göre, sonsuz, bölünmez ve biricik olan bir varlığın “olma halleri” de de olması gerek. Bu cümleyi kuran ben ve dinleyen sen Tanrı’nın bu olma hallerinin en azından iki kanıtıyız. Pekâlâ da sonlu varlıklar olduğumuz sonsuz bir varoluşun olma halleri ya da daha güzel bir ifadeyle “tavırları” olabiliriz.

PINARKLEİTOS: Benzemez kiiiimse sana/tavvvrına hayraaan olayım.

CENGİTAGORAS: Evet, gerçekten de hayran olunacak bir varoluş. Artık ona ister Tanrı, istersen doğa de. Kendi doğasıyla doğalanan doğası ve onun tarzları bir ve aynı şeydir. Aslında bahçe işleriyle uğraşmanın, saksıdaki çiçeklerin Tanrısal sükûnetini sen daha iyi biliyorsun.

PINARKLEİTOS: Çiçekler iyi büyüsün diye kullandığımız gübredeki Tanrısallık…

CENGİTAGORAS: Elbette… Bok dediğin nedir ki! Bir devridaimin farklı formu. Sürekli aynı boku yiyoruz, gübreyle gurme arasındaki sınır çok ince. Bu ayrımları zihnimizde yapıyoruz biz ya da bize rağmen zihnimizde bunlar.

PINARKLEİTOS: Öyleyse bir zihin nedir?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder