9 Ekim 2009 Cuma

D-DİYALOGLAR - 8


8.PINARKLEİTOS YA DA AŞKA GÖNÜL VERMEM, AŞKA İNANMAM


PINARKLEİTOS: Bu konuya hiç girmeseydik diyorum.

CENGİTAGORAS: Aşktan kaçamazsın Pınarkleitos, felsefeden kaçamayacağın gibi. Sadece ızgara balık-rakıyla, edebiyat, sinema, müzikle, seyahatle… sadece bu vücutlarla, bu fikirlerle birleşemezsin. Ayrıca “İnadına aşk, inadına devrim!” diye bir şey var.

PINARKLEİTOS: Bir kere bu kadar inatçılığa gerek yok. Ayrıca bu, kafası karışık tazeleri düşürmek için icat edilmiş bir söz gibi geliyor bana.

CENGİTAGORAS: Kafanın açık ve tazelik aşamasını geçtiğin düşüncesiyle soruyorum, söyle bana Pınarkleitos, nedir devrim?

PINARKLEİTOS: Ana Britannica’ya göre:1.Kurulu bir hükümetin veya politik sistemin zorla ve tamamen yıkılması; 2. Toplumsal yapıda aniden meydana gelen, genellikle şiddetle yaratılan, radikal ve yaygın değişiklik; 3. Herhangi bir şeyde meydana gelen bütünsel ve bariz değişiklik; 4. Mekanik ve astronomide bir cismin kendi etrafında veya başka cisimler etrafında dönüşü.

CENGİTAGORAS: Bu tanımlardan herhangi biriyle şu ya da bu benzerliğin olmadığını söyleyebilir misin?

PINARKLEİTOS: Galiba en çok dördüncü şıkka uyuyor.

CENGİTAGORAS: Aşk iki kişilik kolektif bir harekettir. Şuna ne diyorsun: “İnsan kendine ait olmayan, üzerinde egemenlik kuramadığı güçler tarafından yönetildiğine ve yönlendirildiğine inanır. Özel yaşamından çok farklı bir alana sürüklendiğini hisseder. Burada yaşam sadece yoğun değil aynı zamanda tamamen değişiktir, kişi kendi benliğinden sıyrılıp, kendisini unutup yalnız genel çıkarlara hizmet etmeye başlar ki bunlar sonsuz bir oyun gibi gittikçe yayılma eğilimindedir. Bu anlarda, bu üstün yaşam öyle büyük bir yoğunlukla ve özel biçimde yaşanır ki tüm bilinci kaplar, basit ve bencil kuşkuları bastırır, ortadan kaldırır.”

PINARKLEİTOS: Sen iflah olmaz bir Balık burcusun Cengitagoras. Ayrıca en iyi balık, hafif bir tütsüyle ızgara yapılandır. Eğer aşk buysa yerçekiminin olmadığı bir yerdeyiz demektir.

CENGİTAGORAS: Boşuna “Ayaklarım yerden kesildi” demiyor âşıklar; ama alıntıladığım metin Durkheim’ın “devrim” üzerine söylediklerinden. Benzerliği görebiliyor musun?

PINARKLEİTOS: Farklılığı daha iyi görebiliyorum, devam et.

CENGİTAGORAS: Pekâlâ… “Duyguları nedenleri bakımından kavramak”tan söz ettik ya… Zaten ısrarla “ne biliyorsak vücudumuzla biliyoruz” deyip duruyoruz. İşte, kendi vücudumuzu/ruhumuzu ancak başka cisimler tarafından etkilendiğinde anlamaya başlarız. Aşk, kim olduğumuzu anlamak için vücudumuzu bir çeşit laboratuvar gibi kullanır. ‘Sevinç’ ve ‘keder’i en yoğun haliyle âşık olduğumuzda hissederiz ve bu yoğunluk “nedenleriyle birlikte kavramak” için bir olanak sunar bize.

PINARKLEİTOS: “Seni seviyorum”un aynasında kendimi görürüm.

CENGİTAGORAS: Evet, ama aynaya bakmaktan kendini alamazsan oradan aşk çıkmaz, en iyi ihtimalle “nekadar sevilesi bir varlığım” gibi bir şey çıkar. Âşığın ‘âşık olma emeği’nin karşılığı yoksa; maşukun pasif sevinci de yine mutsuzlukla sonuçlanacaktır.

PINARKLEİTOS: Aşkın iade edildiği an... Ahhh Akhilleus! Topuğundan vurulasın, Truvalarda kalasın!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder