8 Ekim 2009 Perşembe

D-DİYALOGLAR - 7


7. PINARKLEİTOS YA DA HİSLERİMLE OYNAMA


CENGİTAGORAS: Yolda yürürken birden uzaktan Akademia’dan arkadaşın Epimenides’i görüyorsun, Girit meselesinden kavgalı olduğunuzdan onu görünce nahoş duygular hissediyorsun: Öfke, üzüntü hatta nefret falan.

PINARKLEİTOS: Nefret ederim Epimenides’ten. Yalancının şahıdır pezevenk.

CENGİTAGORAS: Neyse geçti gitti. İki dakika sonra Akhilleus, yanında Truvalı Helen’in görümcesiyle tavernadan çıkıyor; göz göze geliyorsunuz. Aklına Truva Savaşı günlerinde yaşadığınız aşk geliyor.

PINARKLEİTOS: Yaşandı bitti o.

CENGİTAGORAS: İçinden öyle diyorsun ama hüzünlenmene, kederlenmene engel olamıyorsun. Tam bu düşüncelerle dalgın dalgın yürürken yaşlı birine çarpıyorsun: Best seller yazarı Homeros.

PINARKLEİTOS: Çok severim Homeros’u. İlk romanını iki defa okudum. Aşk, seks, savaş, acı, bol aksiyon…

CENGİTAGORAS: Yeni romanı Odysseia’yı henüz bitirmiş, yayınevine gidiyormuş. İçin sevinçle doluyor… Bu böyle devam eder. Her gün iner çıkar, sallanıp durur ruhumuz bu duygularla. Biri diğerini takip eder, sonra diğeri onu. Bazen bozuk bir musluk, bazen bir kadeh nektar ya da bir arkadaş, bir düşman…

PINARKLEİTOS: Bozuk musluk gerçekten asap bozucudur.

CENGİTAGORAS: Daima başka vücutlarla karşılaşırız ve karışırız. Onlar olmasa dahi onların fikirleriyle karşılaşırız ve karışırız. Sürekli bunlardan etkileniriz. İşte bu bizim pasif halimiz. Bunlar bizim için “etkilenme fikirleri”nin duyguları. Epimenides’in vücudu ya da Epimenides fikri vücudunla karışır ve seni çözer. Keza Akhilleus fikri daha da çözer.

PINARKLEİTOS: Ya bırak şu Akhilleus’u, itin teki, adi herif.

CENGİTAGORAS: Homeros fikriyse seninle birleşir. Ama her durumda pasif konumdasın, duygularındaki iniş çıkışlar, sallanmalar senden bağımsız olarak sana çarpan fikirlerin yarattığı duygulardır. Ve çoğunlukla da bu duyguları nedenleriyle birlikte kavrayamadığımız için onlar hakkında hakiki bir bilgiye de sahip değilizdir. Sürekli, ruhumuzdaki iniş çıkışlara mahkûm yaşamak zorunda olduğumuzu düşünmek maneviyat bozucu tabii ki.

PINARKLEİTOS: Sorma Cengitagoras, saatin rakkası gibiyim, bir oyana bir bu yana... Sallan babam sallan, ruhumun başı döndü, midesi bulandı.

CENGİTAGORAS: Ve görebileceğin gibi mutsuzluğumuzun temel kaynağı da vücudumuzu çözen, tam olarak ne olduğunu bilmediğimiz, pasif bir konumda hissettiğimiz duygularımızın etkilendiği fikirlerdir: Akhilleus fikri ya da bozuk musluk fikri… Çocukluğumuza dair bir anının fikri, geleceğe dair bir fikir… Tüm etkilenme fikirlerinin oluşturduğu duygular elimizi kolumuzu bağlar. Peki gerçekten de buna mahkûm muyuz?

PINARKLEİTOS: Hı? Mahkûm muyuz, söylesene.

CENGİTAGORAS: Hayır! Ne yapabiliriz öyleyse?

PINARKLEİTOS: Ne yapabiliriz öyleyse?

CENGİTAGORAS: Temel mesele duyguları nedenleri bakımından kavramaktır. O yüzden sürekli “bu ne işe yarar”, “bununla ne yapabiliriz” diye soruyoruz ya. Çünkü hepimiz varlığımızı sürdürme çabası içindeyiz. Varlığını sürdürme çabası ise temel bir duygu olarak "arzuyu" belirler; varlığını sürdürme çabasının desteklendiği durumlara sevinç, engellendiği durumlara ise keder diyoruz.

PINARKLEİTOS: Kederden kaç sevinci kovala.

CENGİTAGORAS: Evet ama hangi sevinç. Tabii ki"aktif sevinçler", yani nedeninin biz olduğumuz sevinçler.

PINARKLEİTOS: Sevil neş’elen, sevme yanarsın/Bir sarı saçı okşar kanarsın/
O bir gölgedir varlık sanırsın/Sevil de sevme, ağlama ağlat/Yoksa zehrolur bu tatlı hayat…

CENGİTAGORAS: Öyleyse aşk nedir ve ne işe yarar?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder