11 Mayıs 2010 Salı

F-FEMME FETTAN-1

‘Femme Fatale: Sevilmeyen Kadın’ iyi bir yazı. Bir kere derdini açık ve güzel anlatıyor. Yani keyifle okunuyor. Sorun ne?

“Öyleyse ‘Femme Fatale’ın hem ataerkil sistemce hem de klasik feminist söylemce dışlanışı bir sürpriz olmamalı. Çünkü ‘fatale’ kendisinden başkasını sevmez ve de kendisinden başkasına hizmet etmez. Fatale hiç kimsenin kadını olmadı.”


Bu son paragraf... ‘Fatal’ın dışlanmasının bir sebebi “kendisinden başkasını sevmemesi”. Narsisist yani. Bunu mu öneriyor yazar. Bu iyi bir şey mi?

(…) “çağımızın yaşayan ‘femme fatale’ı Madonna evlenip iki çocuğa karışmış ve hepimizin gözleri önünde evcilleşmiştir.”

Femme fatale yaşayan bir karakter değil, edebiyatın, sinemanın yarattığı bir tip. Bazı kadınlar okudukları romanda, seyrettikleri filmdeki tiple özdeşleşirler, işte bu benim derler ya da o kadınlardan yola çıkarak edebi, sinematografik tipler yaratılır. Hangisi önce, hangisi sonra, başta bunun önemi yok. Görsel imajların gittikçe daha güçlendiği zamanlarda yani sinema çağında sanki imaj yaşayan karakteri koşullamaya başlamış, bazı kadınlar kendinde olan yanları sinematografik bir karakterde görmenin ötesinde, “öyle” olduğunu varsaymış, aslında öyle olmaya çalışmış gibi. Yaşayan bir karakterle bir imaj hiçbir zaman örtüşmez, imaj gerçek karakterin “gereksiz” kısımlarının sanki safraymış gibi atıldığı, “işte bu ben” denebilecek bir yoğunluk hali. Femme fatale bir imaj, edebi-sinematografik (ya da bir pop ikonu) bir tip. Bazen bu çakışır ve Madonna gibi gerçek bir karakterle örtüşür. Evet... Ama örnek sorunlu gibi. Bir pop ikonunun ne kadar “gerçek” olduğu ayrı bahis, sistemin ona uygun gördüğü yeni imajının “ehlileşmiş fatale” olduğu ise asıl mesele. Çünkü... Madonna kadın, şarkıcı, oyuncu, anne.. belki komik biri, saksıda çiçek yetiştiriyor falan. Bir tane Madonna yok yani. Taş gibi göğüslerle çocuk emzirme ihtimali fatale’a uymuyor. Oysa belki emzirmiştir. Belki soğan falan da doğramıştır. Bu da uymaz. Evet, eğlence endüstrisi Madonna’ya yeni bir imaj biçmiş olabilir ama bu sadece onun başka yanlarının da olduğu anlamına da gelebilir. Belki de ‘Madonna pozu’ndan artık sıkılmış, neyse o halini göstermek istemiştir. Kendi sterotipleştirilmiş femme fatale imajına reddiyedir belki.

“Ölüm ve aşk oyununu şahsında birleştiren “fatale” karadul örümceği misali erkekte vajinafobyayı uyandırmaktadır. Kadının vajinafobya ile erkekte iktidar sahibi oluşu feministlerce, kadının “vücut” yoluyla yaptığı bir eylem olmasından dolayı aşağılanır. Yoksa kadın entelektüel işlevlerde (politika-bilim-sanat) erkekle yarışmalı; beyin-akıl bölümünü ataerkil sistemde olduğu gibi erkeklere bırakmayıp vücuda saplanmamalıdır. Bu düşünce klasik Platoncu ve sonrasındaki aydınlanma çağı zihniyetinin bir ürünüdür ve maneviyatın madde üzerindeki üstünlüğüne dayanır.”


Savaşta ve barışta erkeklerin cinsel organlarını ceza aracı olarak kullandığını biliyoruz. Bunu değiştiremiyorsak ya da bunu değiştirmenin bir yolu olarak kadın (femme fetale) kendi cinsel organını ceza aracı olarak kullanabilir. Bir çeşit intikamcı. Hadi diyelim ki, olabilir. İntikamcı ezilenlerin hislerinin tercümanı olur, düşmanı paralize eder, korkutur. Yani bunun iyi bir şey olduğunu varsayıp işe yarayacağını kabul edelim. Yine sorun “femme fatale kimdir”e geliyor. Bir imaj mı, gerçek mi? Bir imaj olarak femme fatale’ı sevmemiz tam da onun intikamcı halinin bizde yarattığı katharsisle ilgili. O iktidarlı adamın göt olmuş haline bakıp Marlene Dietrich’i, Rita Hayworth’ü Jeanne Moreau’yu seviyoruz. Gerçekteyse ne oluyor. Çok ender durumlar hariç kadınlar erkekleri sikemez. Fiziksel mânâda değil. Erkeğin kendini sikilmiş, aşağılanmış, paralize olmuş, “vajinafobyaya uğramış” hali hâlâ istisnadır. Hele ki iktidarından edilmiş olsun bir de. Olan şudur: “Hepinizi siktim” dediği anda “yaşayan femme fatale” çoğunlukla sikilmiş olur.

Vajinanın ve işlevlerinin maddi (vücuda ait), beynin ve işlevlerinin manevi (ruha ait) olduğunu söylemek kadar saçma bir şey olabilir mi? Mide ve işlevleri ne, maddi mi manevi mi? Feministler “vücut yoluyla” yapılan eylemleri aşağılar mı, Platoncu ruh-beden ayrımının devamı bir fikirle? Eğer bu doğruysa sporu, dansı ya da vücuda vurgu yapan başka şeyleri de mi aşağılar feministler? Yoksa vücudun ve işlevlerinin araçsallaştırılmasına, vajinanın intikam organı olarak kullanılmasına mı karşı çıkarlar.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder