Charlie Parker demiş ya “Çalış tekniğinizi çok beğeniyorum Bay Sartre.”, herkesin müziği vardır. Ve “Herkes sevdiğini öldürür” ise herhalde kendi müziğini de öldürür: Öldürdükçe ölüyoruz.
Bir şarkı, bir roman, bir film.. “Artık böyle yaşamak istemiyorum”, “Demek ki bende, demek ki sende bir de böyle bir şey varmış”, “Yeter artık”.. dedirtmiyorsa vardır bir eksiklik. Seri üretim, derinlik yoksunluğu falan... Belki de kabahatin çoğu onlarda... Ama ‘eğlenceli bir seyirlik’ten fazlasına her daim dudak büken, ‘heyecan’ yoksa ‘büyük laflar’dan sıkılan, “fonda bir müzik olsun”dan öteye geçmek istemeyene ne demeli. Elbette eğlenceyi, neşeyi küçümseyen 3. sınıf Meursault’ları ciddiye almamak gerek. Üstelik “neşe”de bir derinlik olmadığını da kim iddia edebilir. Derdimiz bu değil.

Yıldırım Türker anlattı bize Antony Hegarty’yi... ‘I’m A Bird Now’ın son şarkısı ‘Bird Gherl’. Bir de ‘What Can I Do’ var, birlikte dinlemek gerekiyor. “Ne yapabilirim” hayati bir sorudur, bazen unutursunuz ve hatırlamamak için epeyce de neden vardır. Ama işte bir şarkı yeniden sordurur size: “Ne yapabilirim?” Ve “bir şarkı soru soruyorsa cevap vermek zorunda hissedersiniz kendinizi”.

İyi şarkılar, basit gibi görünen soruları dahi hayati önemi haiz kılan ve kıvrana kıvrana cevaplar aratan bir haleye sahiptir. Hayatınızın farklı dönemlerinde ‘soruları’ başka türlü anladığınız, cevapları da başka başka verdiğiniz; ama her yeni ‘okuyuşta’ doğru soruya ve doğru cevaba biraz daha yaklaştığınız şarkılar.
“Şarkı Okuma Kitabı” Bülent Somay’ın kendi ‘değişen’ sorularını ve cevaplarını tartıştığı, “şarkıyı ‘yazı’nın alanına çekerek, yazının büyüsüyle şarkının büyüsünü, sözü ve sesi bir de bu açıdan hemhal ettiği” denemelerinden oluşuyor.
Şarkıların ‘okunduğu’ (Müzeyyen Senar, Zeki Müren şarkı ‘okurdu’) ve ‘okunması gerektiği’nden (metin olarak şarkı) yola çıkıp “Şarkı iki dillidir, sözüyle ve sesiyle kavrar, ikna etmeye çalışmaz ama ağza, zihne takılır” diyor kitabın önsözünde. Aslında kitaptaki tüm denemeler de böyle, zihnimize takılan bir şarkı gibi tekrar tekrar okumaya sevk eden ama illa da ‘ikna etmeye’ çalışmayan.

Suzanne’in aynası
Denemelerde Leonard Cohen’in daha fazla yer tutuyor olması Bülent Somay’ın Cohen sevgisiyle ilgili değil sadece, Cohen metinlerinin ‘okunmaya’ son derece elverişli olmasıyla da ilgili:
Ve Suzanne sana bakacağın yeri gösterir,
çöpler ve çiçekler arasında
Yosunlar içinde kahramanlar,
sabah vakti çocuklar vardır
Aşkı tutmaya uzanırlar hepsi,
ve böyle uzanacaklar daha
Suzanne aynasını tuttukça

Herkes sevdiğini öldürür
‘Slavoj Zizek’e Açık Mektup’unda “...gerçekten radikal olan yegâne iki dünya görüşünü, Marksizmi ve Psikanalizi, bir araya getirmeye çalışanlarımız için bir tür deniz fenerisin...” derken, bizim yorum yapmamıza gerek kalmadan, ‘yazarken’ temelde ‘nereye’ dayandığını ifade ediyordu Bülent Somay. Buradaki denemeleri, sanırım biraz da böyle okumak gerekiyor:Marksizm ve Psikanaliz birlikteliğinin metin çözümlemelerinde ‘bir’ uygulaması.

Nisan 2009
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder