28 Mayıs 2010 Cuma

K-KUDRETLİ FİKİR

...ÜZERİNDE BİR HAYALET DOLAŞIYOR




‘Ulus Baker fikri’nin kudreti


Pekâlâ da, deli gibi âşık biri için ‘sevgilinin fikri’, küçük bir çocuk için ‘annesinin fikri’, yaşlı biri için ‘geçmiş zamanların fikri’, o ezeli-ebedi varlığın fikrinden çok daha kudretli olabilir. Hatta o fikir onu çözüp dağıtsa bile…

‘Ulus Baker fikri’ kudretli bir fikir. Çözülmek ne kelime, birleşir, yayılırız o fikirle. Şu yazdıklarını, söylediklerini bir tarafa bırakalım (nasıl olacaksa), bu kadar az ölmeyi başarabilmiş birinin, bir ilişkileri birleştirme sanatı ustasının ‘Bize bıraktığı nedir?’ diye sorduğumuzda yanıtımızın ‘Yaşam!’ olması ne kadar coşku verici. İyinin ve kötünün ötesinde, varlığımızı sürdürme çabamızın mekânı yaşam. Artık “her neredeyse” ve bize bakabiliyorsa, belki o kadar çok sayıda değil ama, birilerinin, onun fikriyle şu “zorunlu ve cebri akışın” içinde varoluş kudretini yükseltecek bir güç bulduğunu görecektir.

‘Kullanışlı Bir Felsefe: Spinozacılık’tan bir alıntı: “Hayatını anlatırken Spinoza'nın anekdotlarından bahsedip durduk. Bir filozof için ‘yaşamöyküsü’ pek bir şey vermeyecektir. Bir yazar ya da sanatçıyı kavramak için gerekli boyutlardan biri olabilen yaşamöyküsü, genel olarak filozoflar hakkında pek bir şey anlatmaz bize. Filozoflar için, bize bıraktıkları anekdotlar önemlidir.”

Bir anekdot: “Önüne gelen bilgisayarda yazı yazıp, sonra da onu yarım bırakıp unutup giden ve mesele konuşulduğunda da ‘ben bişi yazmıştım ama...’diyen biriydi o.”



Bu anekdotun bize anlattığı nedir? Yazdıklarına, söylediklerine pek önem vermeyen, bir değer atfetmeyen birinin tutumu mu? Hiç değil. Tam tersine, fikirlere önem veren birinin onları kendi mülkiyetinden azat eden, çalmaya teşvik eden birinin tutumu. Biriktirmek için değil de aç olduğu için çalana ‘hırsız’ demeyecek birinin yayılışı: “Belki de gerçek entelektüeli bitirip bastığı yazılarıyla değil, yarım kalmış yazılarıyla ölçüp tartmak lazım.”


Ulus Baker’in fikirlerinin kudreti


‘Ethica’nın tanıtımı için yazdığı ‘Spinoza Kitabı: Ethica'nın Sırrı’nda “Felsefenin büyük kitaplarının harikulade bir özelliği, hem ‘sokaktaki insan’ın okuyup anlayabileceği, hem de yalnızca işin ‘jargonundan’ haberdar olan uzmanların, felsefecilerin deşifre edebilecekleri iki ayrı anahtarda, iki ayrı düzlemde yazılmış olmalarıdır. Spinoza'nın ‘Ethica'sı işte bu tür kitaplar arasında yer alıyor. Onu sokaktaki insanın okuyup anlayabilmesi, bütün teknik okuma ve takip etme zorluklarına rağmen, yalnızca mümkün değildir, zorunludur.” diyor.

Gerçekten de ‘Ethica’, ihtiyaç duyacağımız tek şeyin bir “anlama çabası emeği” olan metinlerden. Aynı şeyi Ulus Baker’in yazıları için de söyleyebiliriz. İlk bakışta dağınık, bölük pörçük izlenimi veren, akademik disiplinden azade, oldukça serbest fragmanlar gibi durmasına rağmen aslında kitaplaşmamış halleriyle bile biraz dikkatli okunduğunda düşünsel bir yol haritasının varlığı görülebilir Ulus Baker’in yazılarında. Ve asıl önemli olan da bu yazıların hiçbir entelektüel ödün vermeden ama ısrarla anlaşılmak için yazılmış olmaları: Geniş bir entelektüel birikimin çalıştırıldığı, her türlü fazlalıktan arındırılmış yalın sohbetler.


Birikim Yayınları, ‘Aşındırma Denemeleri’nden sonra, ağırlıklı olarak sinema ve montaj üzerine yazdıklarını ayrı bir derleme olarak daha sonra yayımlanmak üzere dışta bırakıp, Ulus Baker’in kapsamlı denebilecek bir yekûn tutan yazılarını ‘Yüzeybilim-Fragmanlar’ adıyla kitaplaştırdı. Özellikle editoryal çalışmanın, Ulus Baker’in fikri kaynaklarını ve kaynakların bayiliğini yapmadan fikirleri kendine nasıl mal ettiğini, düşüncenin göçebeliğine uygun bir yaratıcılıkla kaçış yollarını nasıl tarif ettiğini anlayabilmek için bir kolaylık da sunduğunu söylemek gerekli.

‘Rizom-düşünce’ başlığında ağırlıklı olarak Spinoza, Gabriel Tarde ve Gilles Deleuze’ün yapıtını tanıtan, metinleriyle söyleşen yazılar bir araya getirilmiş. Hayatı olumlayan felsefi düşünce geleneğinin -Deleuze’den Nietzsche’ye, oradan Spinoza’ya uzanan, Tarde’ın ekonomi-politiğe karşı ‘ekonomik psikoloji’yle dahil olduğu- izini süren yazılar bunlar.

‘Otonom-düşünce’ başlığında ise Michael Hardt ve Antonio Negri’nin ‘İmparatorluk’u, Maurizio Lazzarato’nun da yer aldığı ‘gayrimaddi emek’ kavramının tartışılması ve otonomist düşüncenin farklı veçheleri üzerine yazılmış yazılar var.

Üçüncü başlık ‘Oluş-düşünce’, “vücutlar ve olayların her zaman şimdide var olduğu, eylemin sonsuz bir oluşun parçası” olarak kavrandığı yüzeybilim çalışmaları: Kadın-oluş, hayvan-oluş, azınlık-oluş…

‘Yüzeybilim-Fragmanlar’ Tanıl Bora’nın deyişiyle “zamanımızın (zamandışı) bir kahramanı”nın fikirlerini merak edenler, fikirlerin kudretine, kudretli fikirlere değer verenler için okunması elzem bir kitap.


Ekim 2009

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder