5 Eylül 2010 Pazar

5-5 EYLÜL 2010 PAZAR


İçinde oyuncak olan bir kutuyu boşattım. Sığacağı genişlikte bir kutu, ama biraz ince. İpler vardı, sağlam, ta ne zamandan kalma. Koli bandı, maket bıçağı, bir de buzdolabıyla gelmiş büyükçe bir naylon. Kutunun içine koydum, ayaklarını karnına çekerek. Kenarlarda biraz boşluk kaldı. Daha iyi, taş konabilecek bir boşluk. Arka tarafta, eski Halk Pazarı’nın olduğu yere götürdük, orada taş vardır diye. İki büyük taşı kutunun boşluklarına koydum. Dört taraftan kapattık. Koli bandıyla sardım, kat kat. İplerle de bağladım, epeyce sıkı oldu. Sonra büyük naylona yerleştirip, naylonu da birkaç kat çevirip onu da bantla kat kat doladım. Köpekler geldi, dün yanıma oturan iri olan başlarında. Aynı yerde bankta oturmuş sigara içerken geldi yanıma, banka oturdu. Bayağı oturdu. Devasa bişey. Bana bakmadı bile. Birlikte karşıdaki ağaçları seyrettik. Kutuyu alıp aşağı indik, iskeleye. Ha, önce bir de markete uğradık, poşet almak için. Vapura binerken görevliler bu ne demesin diye poşete koyduk. Beşiktaş vapuruna bindik. Kıyıdan epey uzaklaşana kadar alt katın arka tarafında bekledik. Hava soğuk olduğundan pek kimse yok, gençten bir çocuk dışında. Uygun zamanda fırlatıverdim denize. Vapurun bıraktığı dalgalarda savruldu bir süre bir o yana bir bu yana. Sonra biraz yan yattı. Beklemeden içeri girdik. Vapur yanaştığında iskeleye, yağmur biraz hızlanmıştı. Otobüs duraklarının olduğu yerdeki büfeye oturduk. Bir sigara içtim. Çay ve tost söyledik. Her şey böyle olmak zorundaydı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder