30 Aralık 2009 Çarşamba

B-BİR GARİP KİŞİNİN DÜŞÜ


(…)

Bence her şey bir olmakla beraber, fiziki acıdan korkuyordum. Ve sonra, demin
sokakta rastlanan o küçük kıza acıma da duyuyordum gene, nasıl da yardım
edebilirdim. Neden çağrısına koşmamıştım? Ah! Her şeyin bence boş olmasını
istediğim ve kıza acıma duymaktan utanmış olduğum için. Acıma yüzünden, şimdi
kendimi öldürmek istiyordum !
Küçük kızın acısı beni neden ilgisiz bırakmıştı?.. Garipti bu ! Şimdi işte
yüreğim yanıyordu buna ! Hay kör şeytan! İki saat sonra kendimi öldürürsem,
bu küçük kızın mutsuz olup olmaması neme gerekirdi benim? Artık daha çok
düşünemezdim, artık hiçbir şey de olmayacaktım. İşte bunun için alçakçasına
üzülmüştüm küçüğe. Ancak iki saat sonra, benim için her şey sönüp gideceğine
göre, bir şeyler yapabilirdim. Öyle sanıyordum ki dünya bana bağlıydı, benim
için yaratılmıştı yalnız. Benden sonra, belki gerçekten, artık hiçbir şey
olmayacaktı, bilincimin yok olduğu anda, dünya da yok olacaktı. Evrenin ve
kalabalıkların yalnız benim içimde olup olmadıklarını kim bilirdi ?
Sonra aklıma garip bir düşünce takıldı: Eğer, Ay'da ya da Mars gezegeninde
geçmiş, bir önceki hayatta, kötü ve yüz kızartıcı bir iş yapmışsam, yeryüzüne
oradan bozulmuş olmanın bilincini getirmişsem, Dünya’dan, Mars’a ya da Ay’a
baktığımda, utancım bana boş mu gelecekti?

(…)

Dünyamızda cenneti yeni baştan kurmak çok güçtür. İlkin, düşümden sonra,
düşüncelerimi en iyi anlatabilen bütün sözleri unuttum. Yazık! Elimden
geldiğince, usanmadan konuşacağım, çünkü anlatamıyorsam da gördüm.
Ve alaycılar gene gülebilir ve daha önce söyledikleri gibi söyleyebilirler:
Anlattığı bir düştür ama bu düşü anlatmasını bile bilmiyor! Olsun, bir düştür
bu! Ama düş olmayan nedir? Benim düşüm yaşayan varlığımla gerçekleşmeyecek mi?
Ne çıkar! Gene de vaaz edeceğim.
Ya gerçekleşmesi pek kolay olursa! Bir gün, bir saat meselesi olacaktır bu! Ne
gerek bunun için? Herkes başkalarını kendini severcesine sevsin. Bundan sonra,
artık söylenecek hiçbir şey yok. Bu herkes için anlaşılabilir, bütün mutluluk
da bundan doğacaktır.
Ah! İşte! Milyonlarca kez tekrarlanmış ve gene de hiçbir yerde kökleşmemiş
bulunan çok bayat bir gerçektir bu. Gene de tekrarlamalı bunu.
Hayatın kavranması bile, hayatın kendisinden daha ilginçtir, diyorsunuz,
mutluluğu verebilen şeyin bilimi mutluluğun ivediliğinden daha değerlidir!
İşte savaşılması gereken yanlışlar ve ben bunlarla savaşacağım. İçten olarak
herkes mutluluğu isteseydi, mutluluk olurdu, hem de hemen.
Ya küçük kız? Onu yeniden buldum, çıtlatacak, izlenecek yolu, doğru yolu gösterecek bana.


Fyodor Mihayloviç Dostoyevski

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder