17 Aralık 2009 Perşembe

E-EDEBİ ET PAZARI


“Sence Virginia bana verir mi?”
“Verse ne olur ki, baksana ne kadar sıska. Ayrıca da vermez, kadınlardan hoşlanmıyor mu?”
“Galiba, ama erkeklerle de ilişkisi vardı herhalde”
“Bilemem, ben Balzac’ı seçtim. Biraz kilolu ama şu bakışlara baksana.”
“Evet, yakışıklı. Zaten libidosu da yüksekmiş.”
“Hadi ya, ay ne hoş.”
“Bir yandan hizmetçisini düdüklerken, bir yandan da yazıyormuş.”
“Nasıl canım?”
“Ne bileyim. Kadın domalmıştır, Honore de arkada durup gidip geliyordur. Arada durup yandaki komodinin üzerendeki bir deftere de yazıyordur.”
“Ne yazacak canım?”
“Belki erotik bir sahne, adam gerçekçi ya.”
“Ay çok tatlı.”

“Thomas Mann’a ne diyorsun?”
“Bilmiyorum, iyi bir adama benziyor. Biraz aile adamı gibi, fazla düzgün. Ben onu çok üzerim.”
“Evet, bana da öyle geldi. Steinbeck?..”
“Evet, Steinbeck! O da bizim gibi işçi sınıfından. Biz işçi sınıfından mıyız?”
“Zor soru. Öyleyiz herhalde. Çalışıyoruz. Bunun için para da veriyorlar.”
“Ne parası oğlum, para mı diyorsun sen ona.”
“İşçi sınıfındanız işte. Görünmez işçi sınıfından.”
“Bence Steinbeck çok sikiciymiş. Bıyıklar falan. Tam hayat adamı. Balzac’la Steinbeck arasında kaldım. Bu kim? Alberto Moravia…”
“İtalyan. Ben de hiç okumadım.”
“Pedofillere benziyor. Aristokrat pedofil… Kesin geydir. Bunu geçelim.”
“İşte Nietzsche. Bir de buradan yakın dedi Zerdüşt.”
“Ay Nietzsche’yi istemem. Beni çok yorar Nietzsche. Hiç uğraşamam. Bir de bu bıyıklar… Yani, eski zamanlarda belki iyi olabilir ama… Fırçayla öpüşüyormuşsun gibi.”
“E, sonuçta?”
“Kararsız kaldım Steinbeck’le Balzac arasında.”
“Benim pek seçeneğim yok. Virginia’ya kaldım.”
“Niye ki, şu Moravia da olur belki, istemez misin?”
“Yok, Virginia daha iyi.”
“İyi, ben de Balzac diyorum o zaman.”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder