21 Aralık 2009 Pazartesi

N-NURAN


Beethoven Op.132.
La Minör Yaylı Sazlar Kuarteti, 4. Mov.;
Hüzünlü neşe; Şimdi; Boğaz



Biz düşüncelerimizi çok defa omuzlarımızda
taşırız. Onun için onları kımıldatmamız bu
düşüncenin ağırlığı nisbetinde güç olur. (…)

- O kadar ki akşamın bahçesinden sarkmış
gibisiniz… O söner sönmez, yere düşeceksiniz,
sanıyorum.

-O zaman hepimizi birden gece
toplayacak… Çünkü siz de öylesiniz… (…)


Dibinde tanımadığı, hiç görmediği yüzlerce
insanın hayatından bir şeyler uyuyan aynanın
sularında başları ve elleri birdenbire birleşmişti. (…)

Bizim musikimiz kendi içinde değişene kadar
hayat karşısında vaziyetimiz değişmez sanıyorum.
Çünkü onu unutmamız ihtimali yok…
O değişene kadar aşk tek talihimiz olacak! (…)

Debussy’yi, Wagner’i sevmek ve Mahur
Beste’yi yaşamak, bu bizim talihimizdi. (…)

Kendi kendisini aşka veriş şekli, hazza
sakin bir limanda bekleyen gemi gibi
hazırlanmış, yüzünün mahmur İstanbul
sabahlarını hatırlatan örtülüşleri, yaşanan
zamanın ötesinden gelir gibi tebessümler (…)

Bütün aynalar Nuran’ın çıplaklığıyle
Mümtaz gibi çıldırmışlardı (…)

Mümtaz, ömrünü ve hayatını ona hediye ettikçe,
o tıpkı eski ve cömert Abbasi halifeleri gibi
hepsini birden kabul ediyor, sonra yine ona iade
ediyordu. “Benimdir. Fakat sende kalsın…” (…)

Kendi hayatını bir başkasının düşüncesinde
yaşamak, zamana kendinden bir şey kabul
ettirmek. (…)

Bir düşünceyi en zalim şeklini alıncaya kadar,
kafasında evirip çevirmek itiyadı. (...)

Bu insanlara yeni hayat şekillerini hazırlamadan
evvel, onlara hayata tahammül etmek kudretini
veren eskilerini bozmak neye yarar. (…)

İnsan ruhunun en az tahammül edebildiği şey, -belki
daha ötesi olmadığı, kendimize mühlet vermeden
yaşamağa mecbur olduğumuz için olacak- saadettir.
Iztırabın içinden geçeriz. Tıpkı çalılık, taşlık bir yolda
yürür, bir bataktan kurtulmağa çalışır gibi ondan
sıyrılmağa çalışırız. Fakat saadeti bir yük gibi taşırız
ve bir gün farkında olmadan yolun ucunda, bir
köşeye bırakıveririz. (…)

Yaşamak, başkaları tarafından muhasara altına
alınmak, yavaş yavaş boğulmaktı. Yaşamak… (…)



‘HUZUR’, A.H. TANPINAR

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder